Duygusal Çöp Boşaltma

Biz, hiç kimsenin duygusal çöplüğü değiliz ve her duygunun bizimle paylaşılması meşru değil. Son birkaç ayda Whatsapp’tan birkaç kere sınır ihlaline uğradım ve “duygu paylaşma” şiddetine maruz kaldım. Kişisel alanımın saldırıya uğradığını hissettim ve “duygusal çöp boşaltma” konusunda yazmaya karar verdim. Özellikle Whatsapp bu sınır ihlallerine, ne yazık ki doğası gereği, çanak tutuyor.

Working Moms dizisinde terapist anne şöyle demişti: “ ‘Sen böyle yapınca, ben böyle hissediyorum’ kalıbını kullanarak, herkese ağzına geleni söyleyebilirsin. Kimse sesini çıkaramaz. Geldiğimiz noktada bu durumdayız: Jargonu tuttur, şifonu çek! “

Son yıllarda, karşı tarafla ne hissettiğini paylaşmak, haklı olarak, oldukça kabul gören bir şey haline geldi. İlişki sorunları yaşadığında, benim de kızıma en sık sorduğum sorulardan biri: “Böyle hissettiğini ona söyledin mi?”oluyor. Genel olarak da kızım bu soruya “Hayır!” cevabını veriyor ve bu diyalog hep “O zaman senin böyle hissettiğini nereden bilecek?”
ile sonlanıyor.

Kör dövüşü yaşamamak için, ne hissettiğimizi birbirimize söylememiz gerekiyor. Nokta! Lakin her şeyin, bir şeyi var arkadaşlar İşte bu “şeyler”den bihaber, kafa göz müdahale ederek ve karşı taraftan rıza alınmadan yapılan duygu paylaşımına “duygusal çöp boşaltma” diyoruz.

Her duygu paylaşımı meşru değil. Hatta bence, bazı durumlarda “duygu paylaşımı” , bir tür pasif -agresif bir saldırganlık haline dönüşebiliyor. Son model “Sen böyle yapınca, ben böyle hissediyorum!” jargonuyla, ne kadar söylenirse söylensin; sadece jargonu tutturmak yetmiyor. Zira duygu paylaşımında, şiddetsiz kalmak için dikkat etmemiz gereken çok daha önemli konular var:
“Bu duygunu benimle paylaşmak için benden izin aldın mı? Bu duyguyu paylaşmaya hakkın olduğuna emin misin?”

YAKINLIK: Bir duyguyu nereye kadar ve kiminle paylaşabileceğimizi, bana göre, ilk olarak yakınlık belirliyor. Yüzünü iki kere gördüğün ve pek az ilişkin olan biri, eğer sende, aşk, hayal kırıklığı, öfke, yetersizlik gibi güçlü duygular uyandırıyorsa; terapistler tam da bugünler için var. Bu yüzden, duygularımızı paylaşmadan önce lütfen kendimize soralım: “Bu büyük duyguları karşı tarafa fışkırtacak kadar onunla yakınlık alanım var mı?” Var mı? Âlâ. O zaman gelsin “Sen böyle yapınca, ben…” cümleleri. Yok mu? O zaman istikamet ya yakın bir arkadaş ya da terapist… Yahut mutlaka RIZA!

RIZA: Biriyle duygularını paylaşmak, onun alanına girmek demek. İnanılmaz bir şekilde, insanlar bunu bilmiyor. Bu noktada ilk olarak sormamız gereken soru: “Bu insanın, bu duruma rızası var mı? Ben bunları hissediyorum ama o duymak istiyor mu?” olmalıdır. İşte burada, ne yazık ki Whatsapp sınır ihlali başlıyor. Pek az insan, Whatsapp’ın mahremiyetini anlayabiliyor. Mesela Whatsapp’tan mesaj atmak, benim için evime girmek demek. Biri beni aradığında, konuşmak istemiyorsam açmam ve olur biter. Ama Whatsapp üzerinden, bir A4 kağıdı uzunluğunda duygu fışkırtılınca, istesem de istemesem de bunu görüyorum ve kendimi tecavüze uğramış gibi hissediyorum. Sen bu mesajı, sana uygun olan yerde ve zamanda atıyorsun da; ben mesajı aldığımda neredeyim ve ne durumdayım haberin var mı ya da umurunda mı? Tabii ki değil; çöplüğü boşalt ve sifonu çek gitsin! Eğer gerekli yakınlığın olmayan biri sende büyük duygular uyandırıyorsa; lütfen öncelikle karşı tarafa sor: “Birtakım duygularım var ama duymak ister misin?” “Evet!”, Ne hissediyorsan yaz; “Hayır!”, o zaman istikamet yakın bir arkadaş ya da terapist…

SORUMLULUK: Hayrete düştüğüm bir diğer konu. İnsanların kendi hissettikleri bir duygunun, kendisine ait olduğunu bilmiyor olması… Bu duygu, başka biriyle etkileşimden doğmuş olabilir ama bu senin duygun ve karşı tarafın değil. Dolayısıyla bu duygunun sorumluluğu da sana ait. Son aylarda başıma gelen duygu şiddetinde, yüzünü iki kere gördüğüm insanların iç dünyasında yaşadığı gelmiş geçmiş tüm çalkantıyı; “Sen böyle yapınca, ben şöyle hissediyorum! Şunu gördüm, kalbim kırıldı. Beni sevecektin ama sevmedin!” gibi ifadelerle, bir A4 kağıdı uzunluğundaki Whatsapp mesajı ile bana doğru fışkırttığını ve yaşadığı hezeyanın kendi iç dünyası dışında her şeyle ilgili olduğuna inandığını gördüm. Eğer pek az ilişkin olan biri, sende bu kadar hezeyan yaratıyorsa; gözünü seveyim kendine bir sor: “Acaba bu mevzu azıcık da olsa benimle ilgili olabilir mi?”. Bir lokma belki, hı?

BAĞLAM: Duygu paylaşımının da, her şey gibi, bir bağlamı var. Bu bağlamı, bana göre, çoğu zaman ilişkinin yakınlık düzeyi ya da tipi veriyor. Mesela, sevgililik başka bir bağlam, flört ise bambaşka… Çalışma arkadaşı olmak ayrı bir bağlam iken; dert ortağı olmak bambaşka… Bana göre, bu bağlamları gözetmeden duyguları fışkırtmak sınır ihlaline giriyor. Sevgilin tetiklendiğinde, ona alan tutabilmek ilişkinin bağlamı gereğidir ama flörtün tetiklendiğinde ona alan tutmalı mısın? Bana göre, duruma ve rızaya bağlı. Bu yüzden duyguları fışkırtmadan önce lütfen kendimize soralım: “İlişkinin bağlamı, bu hezeyanı Whatsapp’laştırmaya el veriyor mu?” Yoksa sınır ihlali mi yapıyorsun? Mesela, birlikte çalıştın ve memnun değil misin? Bir daha onunla iş yapmayabilirsin. Hezeyan fışkırtmaya hakkın var mı? Hayır! O halde istikamet, yakın bir arkadaş ya da terapist…

Sizin üstünüze de “duygusal çöp boşaltımı” yapanlar oluyor mu? Daha da kritik soru, sizin de bunu yaptığınız oluyor mu?

Not: Foto, Whatsapp’ta sınır ihlali yapanlara: “Elimin tersindesiniz!” Temsili değil…

Hemen Üye Ol
Remind Türkiye