İş hayatı ve meditasyon

Mindfulness eğitimleri, yoga, meditasyon pratikleri kurumsal hayattaki eğitim programlarına da girmiş durumda. Google’un başlattığı bu akım Amerika’dan sonra Türkiye’de de yaygınlaşıyor. İş hayatı ve meditasyon sanki bir araya gelmeyecek iki kavram gibi dururken, şimdi el ele vermiş gözüküyorlar.

Aslında yoga ve meditasyondan ibaret olan “mindfulness” kavramının daha çok kabul görmesini de çok iyi anlıyorum. Mindfulness, yoga ve meditasyonun doğudan batıya göç edip ABD’de anlamlandırıldıktan sonra, tekrar doğuya doğru yola çıkıp Türkiye’ye ulaşmış hali. Batıdan gelen her şeyin gözümüzdeki itibarı daha yüksek olduğu için, mindfulness kelimesi, kurumsal hayatı meditasyon kelimesinden daha hızlıca yakaladı.

Meditasyon dendiğinde aklımıza turuncular giymiş, saçlarını kazımış, münzevi bir yaşam süren insanlar gelirken, mindfulness dendiğinde batılı bilim insanları geliyor. Haklı olarak kendimizi ikinci gruba daha yakın hissediyoruz. Mindfulness’ın bizim için daha çekici olmasının nedenlerinden biri de meditasyonun stres yönetimi ile bağdaştırıyor olması. Eğer sokaktan insanları çevirsek ve “Aydınlanmak ister misiniz?” diye sorsak pek kimseden olumlu yanıt alamayız. Ama aynı insanlara “Daha az stres altında olmak ister miydiniz?” diye sorsak hemen herkes “evet” diyecektir.

İşte, iş dünyası-meditasyon buluşması da burada yatıyor. Meditasyon ve yoga pratiklerinin sinir sistemi regülasyonunu arttırdığı son yıllarda ortaya kondu. Sinir sistemi regülasyonunun artması daha az stres, daha az tükenmişlik sendromu, daha az depresyon, dolayısıyla da daha çok verim demek. İş dünyası, iş kalitesi ve verimliliği ile çalışanların yaşam kalitesi, sinir sistemi regülasyonu arasındaki bağı anladığından bu yana, iş yaşamı giderek daha da insani hale geliyor.

Artık insanlar kendilerine değer vermeyen, yaşam kalitelerini düşüren, psikolojilerini bozan ortamlarda çalışmak istemiyorlar. Eğer kaliteli iş gücünü elinizde tutmak istiyorsanız, çalışanlarınızın iç dünyasına iyi bakmanız, katkı sağlamanız gerekiyor.

Uzun yıllardır bir bankanın yoga ve mindfulness programını yönetiyorum. Öğle arasında her hafta yoga dersi var. Saat 12.00-13.00 arasını çalışanlar yoga yaparak geçirebiliyor. Derslerime katılan öğrencilerden biri bir gün şöyle demişti, “Her hafta yoga yapıyorum, haftada 1 gün evden çalışıyorum, işe geliş saatlerim esnek, kendime en uygun şekilde ayarlayabiliyorum, ömrümün sonuna kadar burada çalışabilirim.”

Birçok kurum kaliteli iş gücünü elinde tutmakta zorlanırken, 20’li yaşlarının sonundaki genç ve yetenekli bir kadına bu sözleri söyletebilmek bence büyük meziyet.

Türkiye’de her geçen gün yaygınlaşan bu uygulamalara, umarım, tüm kurumlar gözlerini açarlar ve kendi başarıları ile çalışanlarının sinir sistemleri arasındaki bağlantıyı kurabilirler.

Bu yazıyı Mindfulness’ın ABD’deki babası Jon Kabat Zinn’in bir sözü ile bitirmek doğru olacak:

“Hayatın buna bağlıymış gibi pratik et, çünkü hayatın buna bağlı.”

Bu yazı hthayat.haberturk.com’da yayınlanmıştır.

Hemen Üye Ol
Remind Türkiye