“Güzelsen entelektüel olmaya gerek kalmaz”

“biri olma” yazısına ek olarak Eckhart Tolle’nin Russell Brand ile sohbetinden bu sözleri aklıma geldi. Tolle diyor ki “ego en bariz olana gider yapışır. İnsan varoluşunda en bariz olan da fiziksel güzelliktir.” Kendisinin bir hayli çirkin olduğunu bu yüzden aydınlanmadan önce entelektüel olmak zorunda kaldığını, eğer Russell Brand gibi gözükse kesinlikle böyle bir şeye gerek kalmayacağını tatlı tatlı anlatıyor.

Bunu anlatmamın nedeni bir önceki yazıda feminizm ve ataerkillik aynıdır derken “içerik” kast etmediğimi açıklamak. İçerik olarak tamamen ayrı olduklarını ben de biliyorum. Güzel biri olmakla entelektüel biri olmak da tamamen aynı şey. İçerik değil doğalarını kast ediyorum. Estetik peşinde koşan bir kadınla (ben) toplumun kadınlar üzerinde kurduğu güzellik baskısına meydan okuyan bir feminist aynı şeyi yapıyor. Biri olmaya çalışıyor, sadece güzel biri olmak daha bariz. Baktın o olmadı başka biri olmak için ego yapısı sağa sola bakınmaya başlıyor.

Yaşlanma korkusu bu nedenle en çok “güzel” kadınları vurur. Çünkü onlar güzel birisidir ve olduğun birini kaybetmeye başlamak bir kimlik krizidir. Güzel biri değilsem ben kimim? “Birinin” avuçlarından kayıp gitmesi bir tür yok olmaktır. Var olan hiç bir şey yok olmak istemez.

Tolle’nin dikkat çektiği bir başka konu bu ikiliklerin solcu/muhafazakar feminist/ataerkil, güzel/çirkin… codependent olduğu. Yani birinin var olmak için ötekisinin var olması gerekliliği. Çirkin yoksa güzel var olamaz. Birbirine karşı sandığımız ikilikler birbirini var etmek üzere birlikte çalışırlar. Birbirlerine ihtiyaç duyarlar ve hatta diğerinin varlığından zevk alırlar. Eğer bi tutumu kimlik edinirsek, içten içe Karşı olduğumuz şeyin varlığının sürmesini isteriz. Yoksa olduğumuz biri yok olur. Var olan hiçbir şey yok olmak istemez.

Peki o zaman ne olacak? Sırt üstü yatıp hiçbir şey yapmayalım mı? Dalai Lama hiçbir şey yapmadı mı? Estes yapmıyor mu? Kimlik ve spontan eylem bambaşka iki şeydir.

Yıllar önce köpek yavruları bir kuyuya düşmüştü. İki gün süren kurtarma operasyonunun görüntüleri viral oldu.

Görüntülerde yüzlerce kişi kuyunun etrafında toplanmıştı. Bir sürü “hayvansever” köpekler çıkarılırken ciyak ciyak ağlayıp bağırıyor ve büyük bir arbedeye neden oluyordu. Bütün o hengamenin içinde köpekleri kurtarma işini gerçekten yapan iki kişi vardı. O kadar büyük bir sükunet ve dikkat içindeydiler ki neredeyse görünmez haldeydiler. Kim olduklarını hiçbir zaman öğrenemedik. Hayvansever birileri televizyonlar bolca röportaj verdiler, yetkilileri göreve çağırdılar, ağladılar, yasaların değişmesini istediler. O iki kişi hiç varolmamış gibi ortalıktan kayboldu.

Arkadaşlarım bağrışan kalabalığı “ne kadar büyük bir hayvan sevgisi” diye niteleyerek videoyu gruba yollamıştı. Ben görüntüleri izlediğimde ise biri olmaya çalışan ego sisteminden doğru hareket eden yüzlerce insan gördüm. Gerçekten işi yapan iki kişi ise başka bir yerden doğru hareket ediyordu. Sükunet dolu bir yerden. Hiçbir şeye karşı ya da yanında gibi değillerdi. Spontan bir iyilik hali ve eylem doğmuş gereğini yapıp yok olmuştu. Dolayısıyla kuyuya düşen hayvanları kurtarmayın demiyorum. O anda içinizden spontan bir eylem doğarsa bırakın elinizi kolunuzu hareket ettirsin. Ama lütfen hayvansever biri olmayınız. Eğer hayvansever biri olursanız, hayvanlara eziyet edilmesine ihtiyaç duymaya başlayacaksınız. Spontan eylem YES, kimlik NO ❤️

Hemen Üye Ol
Remind Türkiye