Ruhsal fitlik

Eğitim almak ve vermek kadar beni tatmin eden iki şey yok. Başkalarını beslemek ve başkalarından beslenmek kadar güzeli yok. Fizyoterapist ve kinesiyoloji (hareket bilim) uzmanı Görkem Dizdar’dan ‘Kinesiyoloji, Postür ve Sensory (duyum)’ eğitimi almaya başladım.

Eğitimde öğrendiklerim arasında şimdilik en çok ilgimi çeken kavramlar olan ‘Sensory Humunclus’ ve ‘duyum açlığı’ kavramlarından biraz bahsetmek istiyorum.

Uyarılara maruz kalmak ve bu uyarıların sonucunda oluşan duyumlar, insanların fizyolojik olarak en önemli ihtiyaçları arasında. Yaptığımız birçok şeyi, hiç farkında bile olmadan bu duyusal ihtiyaçlarımız yüzünden yapıyoruz.

Sensory Humunclus denilen şey; beynimizin duyu korteksinin bizi algılama şekli. Duyu korteksiniz için siz kocaman elleri, ağzı, dili ve ayakları olan bir canlısınız. Beyninizin o bölümü sizi, kendinizi aynada gördüğünüz gibi görmüyor. Onun aynasında farklı bir canlısınız.

Tahmin edebileceğiniz gibi ağız, dil, eller ve ayaklar en çok duyum oluşan yerler. Merkezi sinir sistemi dengelenebilmek için duyumlara muhtaç. Duyumsuz kalmak, yani az uyarılmak insanı kolayca delirtebilir. Çok uyarılmayla da fizyolojiniz bir süre sonra baş etme yöntemleri bulabiliyor.

Mesela bir yerinizi düzenli olarak sivri bir obje ile dürtülse, bir süre sonra o bölge daha az acımaya başlıyor. Uyarılmamak, duyumlardan yoksun bırakılmakla fizyolojimiz baş edemiyor. Bu nedendir ki en etkili işkence yöntemleri yoksun bırakma üzerine. Hareketten yoksun bırakma yine buna bağlı olarak çok büyük bir işkence. Hareket etmemek sinir sistemini yerle bir ediyor.

Günlük hayat içinde giderek daha az ve tekdüze hareket eder hale gelmek demek daha az duyum ve daha az beden farkındalığı demek. Daha çok hareket etmek ve dikkati daha kaliteli bir şekilde bedendeki duyumlara vermek insan yaşamında çok büyük değişimlere neden olabiliyor. Çünkü duyum açlığınız tatmin edildikçe sinir sisteminiz dengelenmeye başlıyor.

Duyum yoksunluğunun ise aklımızın hayalimizin almayacağı sonuçları olabiliyor.

Bu Humunclus’a bakınca elbette sayısız ve kompleks nedenleri olabilecek obezite aklıma geldi. Bu konuda uzman değilim ama obezitenin nedenlerinden birinin az uyarılma ve duyum açlığı olabileceği bence çok açık. Şu kocaman ağıza ve dile bir bakın. Kuşkusuz yemek yerken tat duyusu aracılığı ile duyum ihtiyacımız çok tatmin oluyor. Ama hayatın diğer alanlarında çok az uyarılıyor ve çok az duyum alıyorsak, belki de oralardaki duyum açığını daha da çok yemek yiyerek tatmin etmeye çalışıyoruz. Bu sadece bir örnek, duyusal algı mekanizmamız ve buna benzer bir mekanizma ile kim bilir bize neler yaptırıyor.

Kendinizi yorgun hissediyorsanız, mutsuzsanız, sinirliyseniz, yaşamdan zevk almak zorsa, stres altındaysanız, sürekli hastalanıyorsanız; benim tavsiyem, hareket etmeyi deneyin. Eskiden hareket etmenin kasları ve kemiklerimizi güçlendirip bizi fit yaptığını sanıyorduk. Ruhsal fitlik için hareket etmenin bu kadar elzem olduğunu yeni yeni anlıyoruz.

Her türlü hareket olur. Yeter ki hareket edin. Ama ruhsal fitlik için en güzeli, en verimlisi, somatik duyumlara yönelik hareket biçimleridir. Yani dikkati bedendeki duyumlara çeviren yoga ve benzeri hareket etme şekilleri sinir sisteminizdeki duyum açlığını öyle güzel beslerler, sizi öyle güzel doyururlar ki, duyum açlığınız için olmayacak işler peşine düşmenize gerek kalmaz.

Bu yazı hthayat.haberturk.com’da yayınlanmıştır.

Hemen Üye Ol
Remind Türkiye